8 Kasım 2013 Cuma

Ben Bu Yazıyı Sana Yazdım


Varlık ile yokluk arasındaki yolculuğumda rastladım sana.
Bir gülümsemeydi bekli de ruhunda barındırdığın.
Ölüler diyarından gelip geçerken çürümüş bedenlerimizin kokusuydu algılamak istediğimiz...
Beynimizin oynadığı oyunlar gibiydi kaçışlarımız. Bu kaçışlar bizim en gizli mabedimizeydi...
Geceleri mezarlıklarda dolanırken duyduğumuz fısıltılardı hafızalarımızda barındırdıklarımız.
Dokunuşlarımız bir cehennemin başlangıcıydı dünyanın sonu için... Dünyanın sonu ya bu umrumuzda da değildi.
İzler barındırdık ruhlarımızda, şimdi ise birbirimizin ruhlarına bırakıyoruz dokunuşlarımızı ve gecelerce sevişmelerimizi.
Ruhlarımızın sevişmesini izlemek bir mucizeyi beklemek kadar güzel ve alımlı...
Dünyanın merkezinde dolanan zebaniler gibiydi sanrılarımız. Sanrılarımızdı çok tanrılı kinlerimiz, farkındaydık...
Ruhuma dokunuyorsun ya kendimi kaybedip tekrar buluyorum dipsiz kuyularda. Bana ait bir şeyler var sende görüyorum...
Gözlerim kapalı, ruhum havada asılı ve bedenimdeki kokunla huzursuzluğun huzurunu buluyorum. Titrettiğin bu ruhta sana ait izler var hissedebiliyorum...
Bana geldiğin gün bir yangının başlangıcı olacak. Küllerimizden dağlanıp tekrar varolacağımız cehennemimizde...
Dokunuşunda ve dokunuşumda bir tat, nefesinde özlem olmak için bekliyorum...
"Duy beni"
"Hisset beni"
Dokun çekinmeden. çekinme ki dokunurken sen olabileyim birden. Çekinmeyeyim ki sana dokunurken ben olabileyim...
... ve zaman duracak... Sen ve sen, ben ve ben yani ben (biz) olabildiğimizde.
Bekliyorum... Gözlerim kapalı, ruhum havada asılı...


             ......

Hayatın zorlu ve çilekeş baskılarından,basmakalıp lüzumsuz yargı ve kaygılarından sıyrılıp şimdi ve şu anda anı yaşamanın keyfini ve lezzetini özgürce tatmayı seviyorum.Arkadaşlarıma takılıp kızdırmaktan ve gönüllerini almak için süprizler yapmaktan hoşlanıyorum.Kır çicekleri ile bezeli o yerde kelebekleri izlemekten,deniz kenarında tüttüre tüttüre sigara içmekten,yağmur altında dolaşmaktan,Parkta küçük çocukları oyun oynarken izlemekten, kendi sesimin dağlarda yankılanmasından Aşkın beni güçlendiren tatlı sert darbelerinden,içimdeki cocuğu serbest bırakmaktan keyif alıyorum.



                            ......


...Hiç gitmeyeceğine inandığım insanlar hep ilk gidenler oluyor. Tesadüf mü, rastlantı mı, kötü şans mı dersin bilmiyorum ama ben “hayal kırıklığı” diye tanımlıyorum. Çünkü sonuçta hep “hayır o gitmez”, “o aldatmaz”, “o asla benim kötülüğümü düşünmez” dediklerim ellerimi sıkı sıkı tuttuktan sonra bir anda sanki elim soğuduğunda ısınmak için başka birine gidiyormuş gibi geliyor. Onlar sanki ısıtacakmış gibi.. Sen onlar gibi olmazsın sanmıştım hep. Elimi ısıtırsın sanmıştım. Birazcık daha tutsaydın ısınacaktı halbuki.şuan, hala ellerim soğuk olabilir. Ama donmadım daha.(alıntıdır)