23 Haziran 2012 Cumartesi

Einstain Bulmacası

Einstain Bulmacası 
Acaba dünyada zeki olan 1% insandan biri misin?
Bu soruda hiçbir şekilde şaşırtmaca

yoktur,tamamen mantığa dayalıdır.
Mantıklı bir şekilde çözüme ulaşılabilir.Bol Şanslar

1. 5 tane ev var ve hepsi ayrı renk.
2. Her evde oturanın ayrı bir uyruğu var.
3. Hepsi de ayrı bir içecek içiyor,ayrı bir hayvan besliyor ve ayrı bir marka sigara içiyor.
4. Bu 5 insanın hiçbiri öbürünün yaptığını yapmıyor.Yani sigara ayrı,içeceği ayrı,beslediği hayvan ayrı ve evi ayrı.
SORU:BALIK kime ait?

AÇIKLAMALAR:

· İngiliz Kırmızı evde oturuyor.
· İsveçlinin Köpeği var.
· Danimarkalı Çay içiyor.
· Yeşil ev tam Beyaz evin solunda duruyor.
· Yeşil evin sahibi Kahve içmeyi seviyor.
· Palmall sigarası içenin bir Kuşu var.
· Ortadaki evde oturan Süt içmeyi seviyor.
· Sarı evde oturan Dunhill sigarası içiyor.
· Norveçli birinci evde oturuyor.
· Marlboro içen Kedisi olanın yanındaki evde oturuyor.
· Atı olan kişi Dunhill sigarası içenin yanındaki evde oturuyor.
· Winfield sigarası içen,Birayı seviyor.
· Mavi evin yanında Norveçli oturuyor.
· Alman Rothmans sigarası içiyor.
· Marlboro içenin komşusu sadece Su içiyor. 
Einstain bunu son Yüzyılda yazmıştır ve iddia etmiştir ki 
Dünya İnsanlarının 99% i bunu çözemez.

 SİZE VE BUNU ÇÖZMEK İSTEYEN HERKESE BOL ŞANSLAR
buyrun :):)
-------------------------------------------------------------------------
EVİN RENGİ : ?
-------------------------------------------------------------------------
UYRUK  : ?
-------------------------------------------------------------------------
SİGARA  : ?
-------------------------------------------------------------------------
İÇECEK  : ?
-------------------------------------------------------------------------
HAYVAN  : ?
-------------------------------------------------------------------------



algıda seçicilik



Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi
srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş.Çnükü
kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.

Düzgün Okudunuz mu ? Enteresan Değil mi ?:)

21 Haziran 2012 Perşembe

Başka türlü olsaydı daha iyi olurdu tabi.


Başka türlü olsaydı daha iyi olurdu tabi.
Mesela sen daha düzgün durabılseydın karşımda, insaniyetsiz tarafının dirilişine izin vermeseydin.
Ya da madem oyun oynuyorduk; hazır sen rolüne kaptırmışken bu kadar kendini, perdeler kapanmadan son bir kez hayran bıraksaydın beni kendine..
Öyle ki ; bende alkışlarla uğurlasaydım... seni; hayal kırıklığıyla değil..

Yarınımda DeğiL Dünde KaLırsın..



ßu kadar üzersen sen ßeni ßöLe 
yarınımda değiL dünde kaLırsın.. 
Herqün aqLaTırsan kırarsan ßeni 
qözümden dü$tüqün yerde kaLırsın.. 
haßersiz sessizce çeker qiderim , 
uyanır uykundan donakaLırsın.. 
ßir weda mekTußu ßiLe ßırakmam, 
suçun qünahınLa kaLakaLırsın.. 

10 Haziran 2012 Pazar

"Her hata bir ders,ne hata biter ne ders"


"Her hata bir ders,ne hata biter ne ders" 
Her şeyin değiştiği bir hayatta,yalnızca senin durağan kalmanı beklemek haksızlıktı belki de..Ama kabullenemiyor işte insan..Sevdiğim halinle kal istedim..Onca yıl görmesem de yüzüme yansıyan suretini,bir kez baktığımda gözbebeklerimle görmek istedim..Bir adım değil,tek bir lafım kadar uzak ol diye bekledim..Hani hep derdim ya ne yıllar ne yollar diye..Şimdi diyorum ki; hem yıllar hem yollar..
Sen gittiğinde nasıl ağlamıştım hatırlıyor musun? Seninle gelmek,tanımadığın bir dünyada yanında olmak içindi her şey..Adına ödüllü yazılar yazmıştım..Sen gittin..Ben tökezledim..Ve en önemlisi ben seni hep özledim..
Hep aynı yerindeydin,sen bunu hiç bilemedin..Şimdi mi? Şimdi..Yıllardır dolduramam sandığım,doldurmaktan korktuğum o sıcacık,ısıttığın yerin,yalnızca bulunduğu yeri değil tüm bedenimi ısıtan birine ait..
Sitem değil inan..Yalnızca, yok artık kendini kandıran..
Her insan bir an gelir kendini aşar,unutma ki,boş bardak da birgün taşar...
Aşk acısı değil bu,dost kazığı..
İnanması zor olan bir çıkmaza sürükleyen sen..O çıkmazda seni bulmayı ümit eden ben..İşte böyle bitti bu serüven..
Gönderen ve gönderilen.."Bir Dost"
Vesselam.

İçini Dök.

Kafamı okşamayacak ve gözyaşlarıma dokunmayacak olmasına rağmen,
ağzımı doldurarak adını çağırmak istediğim adama. Sana değil.
Satır sonuna sığmayan son hece kadar yersiz yurtsuzum. Dahil olamadım hayatına. Sıkıştırsaydın keşke biraz harfleri. Çağırsan gelirdim. Güzel bir cümle kurardık belki.Hem başlık da bulurduk, büyük harfli. Söylenenler kötü olmasaydı beklemezdim bir dakika, gelirdim. Artık olmaz. Ölmek ne demek hiç öğrenmek ister miydim. Nefesim içime sinmiyor, aklımda sen olmayınca. Gururu kafaya takacağım ama özlemekten önümü bile göremiyorum ki. Ortalık toz duman. Göndermelerin ağzı burnu kırık. Utanmadan “içini dök” diyor, kulaklığımdaki adam. “Döktük de ne oldu?” diyemiyorum tabii. İstemek ve sevmek ardışıktır. Ama hangisi önce gelir bilemezsin. Öncelik önemli sayılmaz. Yaşamak isteseydin severdin birçok şeyi ya da sevsen isterdin birçok şeyi yaşamak. Ben istedim. Tam sevecektim ki seni, istemediğini söylediler. Belki seviyordur diyemedim tabii. Bir kadına onu istemediğini söylemenin çok yolu vardır ama onu sevmediğini söylemenin yolla hiçbir ilgisi yoktur. Ben o an bir liste yapmaya başladım sana dair. Unutmak kolay olur sandım, her maddenin üstünü çizerim ve biter sandım. Liste önümde ama kalem oynatamıyorum. “Sevmek değil ama sevmek istemek böyle bir şeymiş demek ki.” diyebiliyorum sadece. Bu da bir madde olsaydı bunun da üzerini çizemezdim herhalde. Bir dizide gördüm, adam kadına “Bana yanlış yapmış olman sorun değil, beni yanlış tanıman sorun.” dedi. Sonra da vurdu kadını. Bu cümle benim maddelerimin özeti gibiydi. Ama böyle şeyler sadece filmlerde olur.

9 Haziran 2012 Cumartesi

Zarif insan kime denir?


Zarafet kelimesinin içini doldurabilecek özellikler nelerdir? Acaba hiç düşündünüz mü, zarif insan kime denir?Zarif kelimesi zarf kelimesi ile aynı köktendir. Zarf, “içine bir şey konulan kap” anlamını taşır. Mektup zarfı gibi.

O halde zarif insan da, “içinde latif ve hoş şeyler bulunan kişi” anlamına gelecektir. Soru şu: Zarafetin içini dolduran bu latif ve hoş şeyler acaba nelerdir?!..
Zarif olmanın ilk şartı hiç şüphesiz nazik olmaktır. Nazik olmanın ilk şartı da hatayı kendinde aramak. Konfüçyüs, insaniyeti tanımlarken “Kendine hakim olmak ve nezaketli olmak.” der. Bu bir bakıma zarafetin de tanımıdır. Çünki zarif kişi hiç kimseye zararı dokunmayan, bilakis kendisinden çevresine güzellik ve iyilik yansıyan kişidir. Zarafeti olmayan, nezaketle terbiye edilmeyen bütün varlıklar, gitgide canavarlaşır. O halde zarafet haddi aşmamak da demektir. Haddi aşan her şey çevresine zarar verir çünki.

Rüzgar, saba yeli yahut meltem iken güzeldir de haddini aşıp şiddetlenince fırtınaya, boraya, kasırgaya durur. Dalgalar belli bir ahenkle sahile vururken hoşa gider de şiddetini artırınca çevresini yıkmaya başlar. Sevgi belli ölçülerde erdemdir de haddi aşınca adı aşk olur, cinnete varır. Yerinde bir öfke edep içindir de haddi aşınca insanı katil eder. Şakanın normali nükte ve mizahtır; ama aşırısı maskaralık olur. Velhasıl zarafet bir itidaldir. Hani mevsimler içinde bahar gibi. Kış ve yaz haddi aşan hava şartlarıyla vardır; ama baharda sıcak ile soğuğun, gece ile gündüzün, belki tabiattaki ölüm ile canlılığın eşit ve dengeli olduğu görülür. Bunun insan ruhuna yansıması da aslında insanın itidali, fıtratın en beğenilen yüzüdür. İnsan ruhu iyilik ve güzellik ile gerçek kimliğine kavuştuğuna göre, bir bahar zarafeti de insana en uygun olan tavrı sunar. Ne buyrulduğunu biliriz: “İşlerin hayırlısı, orta hallice olanıdır. “Bu düstur, derinine bakıldığında, aşırılıktan kaçmaktan öte zarafeti bize telkin etmektedir.
Her tavrın bir zarafeti vardır. Oturmanın, kalkmanın, iş görmenin, eşyaya bakmanın, sosyal ilişkilerin, çalışmanın, dinlemenin ve tabii söz söylemenin… Gönüllerdeki zarafet dışa yansıdıkça hayat güzelleşir ve kalite kazanır. Söz gelimi sanat eserleri ancak zarif bir duyuş, zarif bir bakış ile ortaya çıkabilir. Sözün zarafeti şiir, rengin zarafeti resim, taşın zarafeti mimari, sesin zarafeti beste olarak dışa yansıdığı vakit eşya da zarafet kazanır ve sanat olur. O halde sanatın kullandığı yöntem, baştan başa bir zarafetten ibarettir. Ortaya çıkan şey edepten sıyrılmış olsa bile yöntemin zarafetine halel getirmez.
Eşyanın zarafeti insanın ona yüklediği anlam ile ölçülür. Çivi, iğne, çengel, giyotin, mengene, kerpeten vb. eşya bir zindanda da bulunabilir, bir ciltevinde de. Zindanda aynı eşya ile işkence yapılır ama ciltevinde onlar bir sanat eseri için vardır. Yani birisi nezaket ve zarafet adına kullanılır, diğeri nezaketsizlik ve zulüm adına. Birinden estetik, diğerinden kötülük çıkar. Bunlardan ilki insan tabiatına uygun olan, diğeri onu insanlıktan çıkaran tavırlar olduğuna göre insanlığın da ölçüsü zarafete vabeste kalır. İnsaniyetli olmak demek, önce zarif olmak demektir.
Zarif kişide bulunması gereken özellikler arasında yüzün aydınlığı, vücut ve elbisenin temizliği, güzel koku sürünme, görünümün iç açıcı oluşu, konuşmanın düzgün ve akıcılığı, fikirlerin mantık ve akıl çerçevesinde olması, müstehcenlikten kaçınma ve pis şeylerden uzaklaşma gibi özellikler vardır.* Buna gülümseme, kararlılık, samimiyet, tek yüzlülük, sevgi, takdir hissi vs. de eklenebilir. Ama bizce hepsinden önemlisi sözün güzel olmasıdır. Sözün güzel olmasından kasıt, onu düzgün ve akıcı ifade etmekten, süslemekten ziyade içinin dolu olması, değerli bir fikri ifade etmesi, yüksek anlamlar taşıması, yapıcı olması, gönül almasıdır. Yerinde bir teşekkür, uygun bir selamlaşma, gerektiğinde özür dileyiş, takdir ve sevgiyi ifade gibi. Bunlar yoksa mutluluk yoktur çünki. Yani ki söz, candan ibarettir. Ve canın tek gıdası zarafettir.

ISKENDER PALA

8 Haziran 2012 Cuma

ßen büyüyünce mutlu olacağım



ßen büyüyünce mutlu olacağım 

eski velilerimden biri çocuğunda aşırı sinirlilik olduğunu ders çalışmadığını söyledi.
"bir konuşsan" dedi.
rehberlik servisi ile görüşmesini söyledim.
görüşmüşler. "bir şey değişmedi, rehber öğretmene de bir şey anlatmamış n'olur bir konuşuversen"
deyince çocukla iki gün görüştük..
çıkan sonuç aslında çokça rastladığımız türden
çocuk sınavlarda birinci.aslında dersler açısından hiç bi problem yok.
anne "ben okuyamadım çocuklarım okusun" der hep.
insanların çocuklarıyla yaptığı en büyük hatalar ya çok ilgisiz olmak ya da çok ilgiliyim zannedip çocuğun hayatını zindana çevirmek.
bu gruptaki en tehlikeli sınıfta kendini bilgili olarak görüp müfettiş edası ile etrafta dolanıp kusur arayanlar.
asıl maksat "çocuk için ne yapabiliriz" değildir . neyse bu konuya girmeyelim
çocuğumuzun problemi annenin farkında olmadan
"eğer başarılı olursan seni seviyorum" mesajını vermesi.
çocuk evde resim yapıyor "güzel oldu mu ? " diyor
"evet" diyorlar
ama çocuk ikna olmuyor tekrar tekrar yapıyor yırtıyor vb..
"en iyi ben olmalıyım" diye çabalıyor.
sınıfında örnek öğrenci ama içte fırtınalar kopuyor.
anne "ben çocuğuma sevgimi sık sık ifade ediyorum benimle ilgili değil " dedi.
bazı mesajların sözsüz verildiğini açıklamak uzun sürdü.
"çocuğun mutlu mu olası önemli başarılı mı olması önemli ?
başarıyı zaten mutlu olmak için istemiyor muyuz ? "
anne şöyle bir düşündü yarım yamalak cevap verdi
durumun beni aştığını uzman yardımı gerektiğini söyledim.
fakat annenin beni yeterince anladığını sanmıyorum.
önemli olan çocuğun ders başarısı düşmesin.
uzak mı geldi. çok uzak değil aslında....
bazen hepimiz yapıyoruz.
bazen hedeflediğimiz şeyleri niçin istediğimizi unutuyoruz.
hedefimiz her şeyin önüne geçiyor.
kendimizi, çevremizi harap edebiliyoruz.
yaşamdaki her şeyi dünya ve ahiret mutluluğu için yapmıyor muyuz ?
hiç bir anne mutlaka çocuğunun mutsuz başarısız olmasını istemez .
fakat asıl hedefi kaçırmamak lazım
dünyadaki zamanımız kısıtlı asıl hedef vaktimizi verimli, hayırlı geçirmek.
iyi insan olmak iyi insanlar yetiştirmek...