10 Haziran 2012 Pazar

İçini Dök.

Kafamı okşamayacak ve gözyaşlarıma dokunmayacak olmasına rağmen,
ağzımı doldurarak adını çağırmak istediğim adama. Sana değil.
Satır sonuna sığmayan son hece kadar yersiz yurtsuzum. Dahil olamadım hayatına. Sıkıştırsaydın keşke biraz harfleri. Çağırsan gelirdim. Güzel bir cümle kurardık belki.Hem başlık da bulurduk, büyük harfli. Söylenenler kötü olmasaydı beklemezdim bir dakika, gelirdim. Artık olmaz. Ölmek ne demek hiç öğrenmek ister miydim. Nefesim içime sinmiyor, aklımda sen olmayınca. Gururu kafaya takacağım ama özlemekten önümü bile göremiyorum ki. Ortalık toz duman. Göndermelerin ağzı burnu kırık. Utanmadan “içini dök” diyor, kulaklığımdaki adam. “Döktük de ne oldu?” diyemiyorum tabii. İstemek ve sevmek ardışıktır. Ama hangisi önce gelir bilemezsin. Öncelik önemli sayılmaz. Yaşamak isteseydin severdin birçok şeyi ya da sevsen isterdin birçok şeyi yaşamak. Ben istedim. Tam sevecektim ki seni, istemediğini söylediler. Belki seviyordur diyemedim tabii. Bir kadına onu istemediğini söylemenin çok yolu vardır ama onu sevmediğini söylemenin yolla hiçbir ilgisi yoktur. Ben o an bir liste yapmaya başladım sana dair. Unutmak kolay olur sandım, her maddenin üstünü çizerim ve biter sandım. Liste önümde ama kalem oynatamıyorum. “Sevmek değil ama sevmek istemek böyle bir şeymiş demek ki.” diyebiliyorum sadece. Bu da bir madde olsaydı bunun da üzerini çizemezdim herhalde. Bir dizide gördüm, adam kadına “Bana yanlış yapmış olman sorun değil, beni yanlış tanıman sorun.” dedi. Sonra da vurdu kadını. Bu cümle benim maddelerimin özeti gibiydi. Ama böyle şeyler sadece filmlerde olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder