18 Eylül 2012 Salı

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm..


Olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası.
Endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var.
Başkalaşmaya çalışıyorum.
Gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş.
Değişmek, hiç de zor değil.
Yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki.
Anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu.
Evet, tıpkı bu.
Sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek.
Birlikte dansedebilmek gibi.
Sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi.
Arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi.
Bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki.
Ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi.
Ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi doğal.
Ve ciddi.
Ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü.
Bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği.
Ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana.
Masallarla geliyorum.
Efsanelerle geliyorum.
Herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında.
Art niyetsizim. İnan.

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm..
~ Küçük Iskender

İtiraf Çiçeği


Dürüst olayım,

özledim seni..
Kazağının kollarını uzatıp “bak, gece biz uyurken kollarım kısalmış aşkım” demeni,
soğukta dilini metale değdirip, sonra yapışmış dilinle konuşmaya çalışmanı,
üç yaşında bir kız çocuğu gibi kaşık kaşık Nutella yemeni bile…
Bazen dibi tutardı pilavın,
halının ortasına düşürürdün sigaranın külünü,
hatta şişenin dibinde kalan ketçapı
yanlışlıkla üzerime sıçratıp en sevdiğim gömleğimi kirletirdin kızardım.
Aptallıkmış işte affet.
Çünkü değişen bir şey yok
pilavın dibi hala tutuyor,
halı kremden griye döndü külden,
ve hiçbir leke çıkarıcı çare olmuyor gömleğin orta yerindeki senden kalma hatıraya…

Biliyor musun?
Bu sabah yalnız uyandım;
hoş , uzun süredir sana değil yastığa selam veriyorum sabahları.
Dişlerimi fırçalamadım yine,
sen olsan kızardın biliyorum.
Elim pakete gitti uyanır uyanmaz
bir sigara yaktım aç karna,
duman gözüme kaçtı,
küfrettim.
Sonra buzdolabını açtım,
yumurta ve peynir bitmiş,
yine küfrettim.
Dünden kalma makarna çarptı gözüme, kuru kuru kaşıkladım...
Sonra gardırobu açtım, ütüsü bozulmamış tek gömleğimi giydim.
Pantolumu ütülemeye çalıştım,
parmağımı yaktım, senin yerine öptüm acısı geçsin diye
ama geçmedi…
Pantolon da çift çizgi oldu zaten...
Neyse...

Sen gidince rakıya aşık oldum,
çünkü ne zaman seni düşünmeye başlasam, aklımı uyuşturuyor.
Unutmadan söyleyeyim, Zeki Müren candır,
ve musiki her gece rakımı pış pışlayan
şefkatli bir anne sanki...
Sana mektup yazdım dün,
ama ahirete zarf gönderecek teknolojiyi henüz bulamadı Japonlar.
Sonra dua ettim içimden sana,
duydun mu?
Gülme ama, şiir yazdım bir de, zaten bir şeye benzemedi...
Neyse s.ktir et şiiri,
sen nasılsın?
 Cennet güzel mi?

~ O. Bal

12 Eylül 2012 Çarşamba

Gerçek yaşınızı biliyor musunuz?



Size rakam vereceğimizi sanıyorsunuz değil mi? Yanılıyorsunuz. Çünkü laf aramızda yaşın rakamlarla ifade edilmeyeceğini bilecek kadar yaşamış bulunuyoruz. Rakamlar yalnızca matematiksel ifadeler, hayatın çeşitli evrelerinde ve birçok gerekçeyle kullanılabilirler. Ama yaş mevzuunda kendilerinden yararlanmayacağız. Hayatın hangi evresinde olduğunuzu söylemeye çalışacağız. Tabii ki bilimsel herhangi bir iddiada bulunmayacağız. Dedik ya baştan… Bu testte matematiğin nimetlerinden yararlanmayacağız

http://testyourself.tr.msn.com/olcer/yas/Start.aspx

5 Eylül 2012 Çarşamba

Şimdi kim kimi daha çok seviyor acaba…?








Sessizce fısıldadı “hep mutlu ol”
içimden cevapladım “sen hiç mutlu olma” ” …
Şimdi kim kimi daha çok seviyor acaba…
Mutlu ol diyen mi olma diyen mi ?

ÇOCUK NE YAŞIYORSA ONU ÖĞRENİR


Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
Kınama ve ayıplamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
Kavga etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse,
Kendini suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,
Sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse,
Kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse,
Takdir etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,
Adil olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,
İnançlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
Kendini sevmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

(Dorothy Law. Nolte 1975-Children Learn What They Live.)

Kaynak:
Doğan Cüceloğlu