18 Kasım 2012 Pazar

Nasılsın sorusuna verilebilecek alternatif cevaplar...

-Dializ Makinasina Bagli Ama Dahalen Yasama Istegi Cok Kuvvetli Biri Gibiyim
- pazarda tezgahtan düşerek caddede bir süre yuvarlandıktan sonra kum yüklü kamyonun altında kalan domates gibiyim vıcık vıcık igrenç , ölesi bir durumdayım..
- kasapda kesilmeyi bekleyen inek gibiyim acınası vede çaresiz
- 9 un 4 üne gelen mario gibiyim.yorgun ve halsiz
- Yeni DoqmuŞ ßir ßeßeK qißiyim
- yarın okulu olan ama pc yi bırakamayan lise öğrencisi gibiyim.gerçekçi ve uykulu
- Eşşek Gibiyim Sirtina Semer Vurulmuş
- 3.kez zıplamaya çalışan çekirge gibiyim;asi ve temkinli..
- idare eder allaha şükür.sizleri sormalı.
- zili çalıp kapıyı açan olucakmı diye bekler gibiyim..umutlu, sabırsız, sinirlenebilitesi yüksek
- nasıl olduğuna karar veremeyecek kadar tuhaf...
- tatlı suda yaşayan balık gibiyim.. uykusuz ve temiz
- kaybolmuş çocugunu bulan baba gibiyim...
- hafıza kartı olmayan 6630 gıbıyım pahalı ama işe yaramaz
- hacklenmiş hacker gibi şaşkın ama ümitli
- Nükhet Duruyla Cenk Eren gibiyim birlikte ama şuursuz
- arka koltukta unutulmus paket gibiyim gizemli ve hüzünlü...
- Düğün yerinde acımasızca çalınan davul gibiyim.
- ağlamaktan gözleri şişmiş çocuk gibiyim, mutsuz ve umutsuz...
- iyiyim siz...siz nasılsınız???
- zıkkımındibi gibiyim sinirli
- Pisuvardan sıçrayan su damlaları gibiyim birlik içinde ama yanlız
- sudan çıkmış balık gibi ürkek ve şaşkın......
- fırından yeni çıkmış kek gibiyim... sıcak ve talı
- suya atılmış aspirin gibiyim, hoşurtulu ve paramparça
- Bitlis'te 6. Minare Gibiyim Eli Kulağinda Ve şaşkin..
- sarı ile mavinin karışımından oluşmuş yeşil gibiyim.. benliğini kaybetmiş; şuursuz
- Dalindan Duşmuş Armut Gibiyim.olgunlaşmiş ,sararmiş ,sulu Ama Sert
- dünyanın merkezindeki mağma gibiyimateşli ve sıcak
- boş bi mermi kovanı gibiyim, görevini yerine getirmiş
- ilginç ama iyiyim...sadece iyi
- nickini değiştirmek isteyen üye gibiyim kararlı ve düşünceli..
- balta girmemiş orman gibiyim, baltamı bekliyorum
- kurulmuş ***** gibiyim tik tak tik tak tik tak her an patlayabilirim
- zekeriya beyazı dinleyecek kadar hür, şehvetli ve sinirliyim
- 1 aydır pantolonumun ücra köşelerinde sıkışmış solo gibiyim, hem yumuşak, hem hesaplı
- kaynamış suya batırılmaya hazır çubuk makarna gibiyim,korkak ve telaşlı
- bi öyleyim bi böyleyim.bu sıralar dengesizim
- gripsiz kuş gibiyim neşeli ve hafif
- duvara yapışmış amele sümüğü gibiyim.zavallı ve çaresiz. ayrıca iğrencim
- Bilgisayarın Arkadakı kablolari gibi karmancorman
- iyiyim işte msnde takılıyorum
- Yeni mayalanmış yoğurt gibiyim;ne olacağından habersiz ve meraklı
- kullanılıp atılan mendil gibiyim pis ve buruşuk
- Arenaya çıkartılmış boğa gibiyim sinirli ve şaşkın.
- söğüt dalına yuva yapmış manda gibiyim ağır ve yorgun
- Sütten ağzı yanmış tüketici gibiyim,yoğurdu nasıl yiyebileceği konusunda endişeli
- çaya katılmış şeker gibiyim.başkasına faydalı olmak uğruna kendini feda eden
- kurbanlık koyun gibiyim.bayram namazını bekliyorum
- otobüsü kacirmiş yolcu gibiyimm sinirli ve üzgün
- sudan çıkmış balık gibi susuz ve şaşkınım
- kapağını arayan tencere gibiyim yorgun ve umutlu...
- matematik sınavında kopya cekmek için ögretmeninin arkasını dönmesini bekleyen cocuk gibiyim sabırsız telaşlı ve ürkek
- hocanın ya tutarsa felsefesine sırtını dayamış ama 4 senedir 2 bile tutturamayan sayısal loto kalemi gibiyim. bezgin ama usanmaz
- iddaa dan üst üste 3 hafta kazanmış gibiyim, zengin ve mutlu
- bileklik yapılmak için sıraya dizilmiş boncuk gibiyim amaçsız ama başkalarının amacına hizmet eden..
- kafesten yeni çıkıp kaçmaya çalışan kaçtıktan sonrada özgürlüğün tadını çıkaran bir kuş gibiyim heyecanlı ve mutlu.......................
- hamburger mönü ile light kola içen bayan gibiyim.. şuursuz ve kaygılı
- katlanmak üzere iki ucundan çekiştirilen çarşaf gibiyim;huysuz ve gergin...
- çölde susuz kalmış kutup ayısı gibi, sebepsiz ve anlamsız...
- tornavida yokluğunda kullanılan meyve bıçağı gibiyim, çok amaçlı
- sol tuşu olmayan mouse gibi, sol yanından yaralı anlamını yitirmiş...
- Depremde yıkılmış ev gibiyim;tozlu ve paramparça
- sıkılmış limon gibiyim
- 0576546745 km yol gezdikten sonra.. yumurtlamak için sadece dalyana gelen
caretta-caretta gibiyim.. evimde ve mutlu
- devamsızlıgı tavana vurmus kacmak ısteyen fakat elı kolu baglı bır lıselı gıbı
- altına etmiş bebek gibi huzursuz
- bir kedisi bile olmayan sezen aksu sarkısı gıbıyım
- hala zaman aşımına uğramış internet explorer gibiyim;geri dönüşü olmayan ve bekledikçe ilerlemeyen
- bütün yazılanları okuyupta, kendini bunlara benzer bişi yazmak zorunda hisseden biri gibiyim

17 Kasım 2012 Cumartesi

100 Dilde Seni Seviyorum...


100 Dilde Seni Seviyorum

Almanca: Ich liebe dich
Alsakça: Ich hoan dich gear
Amharikçe: Afekrishalehou
Apaçice: Shetne she-n zho-n
Arapça: Ohiboke
Arnavutça: Te dua
Baskça: Maite zaitul
Bengalce: Ami tomake bahlobashi
Birmanyaca: Chit pa de
Bolivyaca: Qanta munani
Boşnakça: Volim te
Bulgarca: Obicham te
Chamoruca: Hu guayia hao
Cheyennece: Ne mehotatse
Chichewaca: Ndimakukonda
Creolece: Mi aime jou
Çekce: Miluji tje
Çince: Ngo oi ney
Danca: Jeg elsker dig
Ekvadorca: Canda munanş
Elf dili (elfçe): Amin mela lle
Endonezyaca: Saya cinta padamu
Eskenazice: Kh hob dikh lib
Esperantoca: Mi amas vin
Estonyaca: Mina armastan sind
Etyopyaca: Afgereki
Farsça: Tora dost daram
Fince: Rakastan sua
Fransızca: Je t'aime
Frizyece: Ik hald fan dei
Galiçyaca: Querote
Galce: Rwy'n dy garu di
Ganaca: Me dor wo
Grönlandça: Asavakit
Gujartice: Hoon tane pyar karoochhoon
Hausaca: Ina sonki
Hawaice: Aloha wau ia'oe
Hırvatça: Volim te
Hintçe: Mai tumse pyar karta hun
Hollandaca: Ik hou van je
Hopice: Nu'umi unangwa'ta
İbranice: Anee ohev otakh
İngilizce: I love you
İspanyolca: Te qulero
İsveçce: Jag aelskar dig
İzlandaca: Eg elska Thig
İrlandaca: T'a gr'a agam thuit
İtalyanca: Ti amo
Japonca: Kimi o ai shiteru
Kamboçyaca: Bon sro lanh oon
Katalanca: T'estimo
Keltçe: Ta gra agam ort
Korece: Sa-rang-hae-yo
Korsikaca: Ti tengu cara
Laoca: Koi muk jao
Latince: Te amo
Letonyaca: Es tevi milu
Lübnanca: Bahibak
Litvanyaca: As tave myliu
Luxemburgca: Ech hun dech gaer
Macarca: Szeretlek
Maice: Wa wa
Makedonyaca: Te ljubam
Malayca: Saya cintamu
Marshallesece: Yokwe yuk
Mohawkça: Konoronhkwa
Moğolca: Be chamed hairtai
Navajoca: Ayor anosh'ni
Ndebelece: Niyikutanda
Nepalce: Ma timi sita prem garchhu
Norveçce: Jeg elsker deg
Pakistanca: Mujhe tumse muhabbat hai
Polonyoca: Kocham ciebie
Portekizce: Eu te amo
Punjabice: Main tainu pyar karna
Rumence: Te iubesc
Rusça: Ya tebya lyublyu
Samoaca: Ou te alofa outou
Sanskritçe: Twayi snihyaami
Seylanca: Mama oyata adarei
Sesothoca: Kiyahorata
Sırpça: Volim te
Siyuca: Techihhila
Slovakça: Lubim ta
Slovence: Ljubim te
Somalice: Waan ku jeclahay
Swahilice: Nakupenda
Tagologça: Iniibig kita
Tahitice: Ua here vau la one
Taylandca: Phom rug khun
Teluguca: Nenu minnu premistunnanu
Tunusça: Ha eh bak
Türkçe: Seni seviyorum
Ukraynaca: Ya ebe kokhayu
Urduca: Main tumse muhabbat karta hoon
Vietnamca: Anh yeu em
Yunanca: S'ayopo
Zuluca: Ngiyakuthanda
Zunice: Tom ho'ichema

18 Eylül 2012 Salı

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm..


Olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası.
Endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var.
Başkalaşmaya çalışıyorum.
Gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş.
Değişmek, hiç de zor değil.
Yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki.
Anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu.
Evet, tıpkı bu.
Sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek.
Birlikte dansedebilmek gibi.
Sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi.
Arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi.
Bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki.
Ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi.
Ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi doğal.
Ve ciddi.
Ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü.
Bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği.
Ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana.
Masallarla geliyorum.
Efsanelerle geliyorum.
Herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında.
Art niyetsizim. İnan.

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm..
~ Küçük Iskender

İtiraf Çiçeği


Dürüst olayım,

özledim seni..
Kazağının kollarını uzatıp “bak, gece biz uyurken kollarım kısalmış aşkım” demeni,
soğukta dilini metale değdirip, sonra yapışmış dilinle konuşmaya çalışmanı,
üç yaşında bir kız çocuğu gibi kaşık kaşık Nutella yemeni bile…
Bazen dibi tutardı pilavın,
halının ortasına düşürürdün sigaranın külünü,
hatta şişenin dibinde kalan ketçapı
yanlışlıkla üzerime sıçratıp en sevdiğim gömleğimi kirletirdin kızardım.
Aptallıkmış işte affet.
Çünkü değişen bir şey yok
pilavın dibi hala tutuyor,
halı kremden griye döndü külden,
ve hiçbir leke çıkarıcı çare olmuyor gömleğin orta yerindeki senden kalma hatıraya…

Biliyor musun?
Bu sabah yalnız uyandım;
hoş , uzun süredir sana değil yastığa selam veriyorum sabahları.
Dişlerimi fırçalamadım yine,
sen olsan kızardın biliyorum.
Elim pakete gitti uyanır uyanmaz
bir sigara yaktım aç karna,
duman gözüme kaçtı,
küfrettim.
Sonra buzdolabını açtım,
yumurta ve peynir bitmiş,
yine küfrettim.
Dünden kalma makarna çarptı gözüme, kuru kuru kaşıkladım...
Sonra gardırobu açtım, ütüsü bozulmamış tek gömleğimi giydim.
Pantolumu ütülemeye çalıştım,
parmağımı yaktım, senin yerine öptüm acısı geçsin diye
ama geçmedi…
Pantolon da çift çizgi oldu zaten...
Neyse...

Sen gidince rakıya aşık oldum,
çünkü ne zaman seni düşünmeye başlasam, aklımı uyuşturuyor.
Unutmadan söyleyeyim, Zeki Müren candır,
ve musiki her gece rakımı pış pışlayan
şefkatli bir anne sanki...
Sana mektup yazdım dün,
ama ahirete zarf gönderecek teknolojiyi henüz bulamadı Japonlar.
Sonra dua ettim içimden sana,
duydun mu?
Gülme ama, şiir yazdım bir de, zaten bir şeye benzemedi...
Neyse s.ktir et şiiri,
sen nasılsın?
 Cennet güzel mi?

~ O. Bal

12 Eylül 2012 Çarşamba

Gerçek yaşınızı biliyor musunuz?



Size rakam vereceğimizi sanıyorsunuz değil mi? Yanılıyorsunuz. Çünkü laf aramızda yaşın rakamlarla ifade edilmeyeceğini bilecek kadar yaşamış bulunuyoruz. Rakamlar yalnızca matematiksel ifadeler, hayatın çeşitli evrelerinde ve birçok gerekçeyle kullanılabilirler. Ama yaş mevzuunda kendilerinden yararlanmayacağız. Hayatın hangi evresinde olduğunuzu söylemeye çalışacağız. Tabii ki bilimsel herhangi bir iddiada bulunmayacağız. Dedik ya baştan… Bu testte matematiğin nimetlerinden yararlanmayacağız

http://testyourself.tr.msn.com/olcer/yas/Start.aspx

5 Eylül 2012 Çarşamba

Şimdi kim kimi daha çok seviyor acaba…?








Sessizce fısıldadı “hep mutlu ol”
içimden cevapladım “sen hiç mutlu olma” ” …
Şimdi kim kimi daha çok seviyor acaba…
Mutlu ol diyen mi olma diyen mi ?

ÇOCUK NE YAŞIYORSA ONU ÖĞRENİR


Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
Kınama ve ayıplamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
Kavga etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse,
Kendini suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,
Sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse,
Kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse,
Takdir etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,
Adil olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,
İnançlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
Kendini sevmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

(Dorothy Law. Nolte 1975-Children Learn What They Live.)

Kaynak:
Doğan Cüceloğlu

15 Ağustos 2012 Çarşamba



Hayatına girerken farklı sandığın kişinin
Aslında diğerleri gibi olduğunu terkedilince anlarsın.

Anlarsın ki aslında kimsenin, farkı yok kimseden.
... Sadece biri daha iyi yalan söyler,
Biri daha iyi oynar oyununu.
Hepsi bu !

Suçtur kadın olmak..!



Suçtur kadın olmak..!
Çünkü herkesin sahip olmak istediği bir bedenin vardır... Korumak zorunda olduğun bir namusun ve sevmeye yasaklı törelerin... Adam gibi adam derler de, kadın gibi kadın demezler mesela taş gibi derler.... Soğuk olmak zorundadır, hissetmemesi gerekir, iyi gözükmelidir ama öyle çok iddialı da olmaması gerekir... Erkeğin yanında yerini bilmelidir... Kadın olmak suçtur bu hayatta, Seversin deli derler,sevmezsi n kötü derler... Elde ederler basit olursun,elde edemediklerinde konuşmalara meze olursun; Susarsın bir şey bilmiyor derler, susmazsın dili uzun derler..
Kısacası''KADIN''olmak zordur bu hayatta ...!

10 Ağustos 2012 Cuma

Dünyayı ideolojik sevmeyeceksin kardeşim


Dünyayı ideolojik sevmeyeceksin kardeşim, dünyayı dünya olduğu için seveceksin, insanı insan olduğu için seveceksin, herkesi okuyacaksın, herkesi solacaksın. Gerekirse her ideolojiyi, her satırı okuyacaksın. Adam olmak kendine lazım olan bilgileri toplamak değil, adam olmak dünyayı anlamaktır.

Adam olmak tek kulvarla olmaz, tek tip bilgilerle olmaz, hayyam kadar mevlana okuyacaksın, nietzsche kadar farabi, ali şeriati kadar marx, gerekirse en sevmediğin adamı okuyacaksın, anlamadığın hayatı anlayacaksın, bu dünya serbest bir dünya. Size sunulan her şeyi dayatma olarak algılayan beyinlerin aslında nasıl bir yanlış yol izlediğini geniş düşünerek görebilirsiniz.

Gittiğiniz restorantları, gittiğiniz cafeleri, arkadaşlarınızı, yaşantılarınızı, tüm özgürlüğünüzü isim ve ideoloji üzerinden seçiyorsunuz. Cafe ismi, arkadaş isminiz sizin ideolojik bağınıza uymazsa hemen egolarınız ve önyargılarınız şişiyor. Düşünce ve siyaset yaşantılarınıza o kadar yansımış ki, yemekleri bile siyaset üzerinden seçen bir hale gelmişiz. Dostlarımızı bile isim üzerinden seçiyoruz, kavramlar üzerinden hayatı binbir çizgide yaşayan bizler, aslında hiçbir bok bilmiyoruz.

Bölümlerimiz, yaşantılarımız kendi özgürlüğümüzün değil ideolojinin dayatttığı bir sonuç. Ve bu bir özgürlük değildir dayatmadır. Sufiyi , gezgini, ateisti, dindarı, komunisti, kapitalisti, milliyetçiyi anlamadan gideceksem bu dünyadan, hiçbir şey öğrenmek istemiyorum. Evrensel ve hoşgörünün, beyin özgürlüğünün olduğu yerde ideoloji yoktur, her ideoloji kendi özgürlüğünü ister, dayatır.

Dayatmanın olduğu yerde özgürlük yoktur, bu yüzden benim bir görüşüm yok. Benim bilgilerim ve öğrendiklerim var, ideolojilerin canı cehenneme. Biraz underground, biraz tasavvuf, biraz nihilizm, biraz şüphecilik, şöyle tadına bandır bandır zihnine dök. Zarar gelmez sana.

Şöyle bir tekerleme vardır bu duruma uyar; ''Kaşığım kaşıktır, yağlı pilava âşıktır, yahni görse kırıtır, dolmayı görse sırıtır, hoşafı görse ayılır, ''

Aha da budur.

...


***
Derviş, bir kucak elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rast gelmiş bozkır sıcağında. Yorgunluktan al almış kızın yanakları.
*"Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?"" diye sormuş.
Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız.
"Sevdiğim çalışıyor orada. Ona elma götürüyorum."
""Kaç tane?"" diye soruvermiş derviş.
Kız şaşkın;
"İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?"
Usulca kırmış elindeki tesbihi derviş...

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Hasbihal Durumları Mütemadiyen Karışık


 


Yüreğimin askısında bilinmezlik dolu koca bir özlem sallanırken, neye özlem duyduğundan bir haber kendime demledğim çayın tadı iyice buruklaştı... 

Ne askıda yer kaldı sevinçlere ne de tavşan kanı özlediğim sevilere...

Delilik Hallerim....

Ben Kadar


Çocuk yürekliyim ya da yüreğim çocuk ne fark eder ki! Bazen muzip bir gülümseme yerleştirsem de suratıma, anlıyorum ki ağladığımda da çocuklar gibi ağlıyorum... Çocuklar kadar üzülerek, çocuklar kadar sevinerek geçiyor ömrüm...

Çocuk nedir bilir misiniz? Herşeyi en saf, arı şekliyle yaşayıp, hisseden, gerçekten sevinip, gerçekten üzülen tek yegane varlıktır...

Ve yine ve yine, ben kadarım karşınızda siz kadar değil... Ben kadar sevip, ben kadar içime tıkıp, ben kadar özleyip, ben kadar hazmediyorum sizi de!

Nüans



Tezatlarla yoğrulu yaşamımızdan doğruyu beklemek tezat değil midir? Kendimize olan uzaklığımız varken beklediğimiz şeylerin geç kalmışlığına olan isyan tezat değil midir? Tanımadan kendimizi başkasını didikleyip reva gördüklerimiz tezat değil midir? Bölük pörçük duygularımızı toparlayamadan isyan etmek ayrılığa tezat değil midir? Zirvelerine göz koyduğumuz dağlar bizi beklerken, koşarken takıldığımız çitler hülyâlarımıza tezat değil midir? Değilmi ki, farkın da olmayışımız kendimize, sevgimize. Aşkımızı sınamak için yapraklarını yolduğumuz papatya, tezat değil midir sevdamıza?

17 Temmuz 2012 Salı

ßυɢüɴlerde нαleт-ι rυнιyeм вυ мααleѕeғ



Okumayı seven,yazma ruhunu bu gemide açığa çıkaran,fotoğraf çektikçe çoşan bir ben var burda...İnsan seven yufka yürekli, hin fikirlilere antipati besleyen, şen fikirlilerin müptelası, gezgin ruhlu, asi-hırçın dalgalı bölgemin insan evladı.Aşırı duygusal ßir Mart kızı, tipik koç burcunun her zerresini taşıyan, riyakârsız bir ben...Yükselenimin ßaşak olması münasebeti ile zaman zaman ßenden ßaşka ßir ßende ortaya çıkaßiliyor..Sanal kültür olarak gördüğüm sosyal paylaşım sitelerinden bir beklentim yok Amacım edebiyattan çok herşeyi gözlemlemek insanlar ve iklimler arasında dolanmak hayata dair ne varsa paylaşmak ve arşivlemek.O halde varım;bu geminin kaptanıyım, miçosuyum, tayfasıyım zaman zaman da yolcusuyum.Kısacası herşeyiyim...
bazen içimi bir sıkıntı basıyor,
herşeyi bırakıp gitmek istiyorum,
çok değil belki bir kaç saat belki bir kaç gün..
arkamdaki hiç bir işi.. hiç bir sorumluluğu düşünmeden..
sadece gitmek..
gitmek dediğim öyle sessiz bir yer değil ama..
uçağa binip hoop newyork mesala.. kimseyi tanımadan..
yeni birileri ile tanışmak olabilir..
ya da kimsesiz..
cebimde düşünmeyeceğim kadar para..
yemişim.. içmişim.. kafam iyi..
biraz alışveriş..
biraz eğlence
ohhh şarj oldum, batarya dolu..
dönebilirim bıraktığım herşeye şimdi.. üstelik dönebileceğim şeylerin mutluluğu ile..
ama bak hala buradayım ve içimde öyle deli bir gitme isteği..hatta öyle ki gözümde yaş içimde sıkıntı yapacak kadar..
bugünlerde halet-i ruhiyem bu maalesef .

23 Haziran 2012 Cumartesi

Einstain Bulmacası

Einstain Bulmacası 
Acaba dünyada zeki olan 1% insandan biri misin?
Bu soruda hiçbir şekilde şaşırtmaca

yoktur,tamamen mantığa dayalıdır.
Mantıklı bir şekilde çözüme ulaşılabilir.Bol Şanslar

1. 5 tane ev var ve hepsi ayrı renk.
2. Her evde oturanın ayrı bir uyruğu var.
3. Hepsi de ayrı bir içecek içiyor,ayrı bir hayvan besliyor ve ayrı bir marka sigara içiyor.
4. Bu 5 insanın hiçbiri öbürünün yaptığını yapmıyor.Yani sigara ayrı,içeceği ayrı,beslediği hayvan ayrı ve evi ayrı.
SORU:BALIK kime ait?

AÇIKLAMALAR:

· İngiliz Kırmızı evde oturuyor.
· İsveçlinin Köpeği var.
· Danimarkalı Çay içiyor.
· Yeşil ev tam Beyaz evin solunda duruyor.
· Yeşil evin sahibi Kahve içmeyi seviyor.
· Palmall sigarası içenin bir Kuşu var.
· Ortadaki evde oturan Süt içmeyi seviyor.
· Sarı evde oturan Dunhill sigarası içiyor.
· Norveçli birinci evde oturuyor.
· Marlboro içen Kedisi olanın yanındaki evde oturuyor.
· Atı olan kişi Dunhill sigarası içenin yanındaki evde oturuyor.
· Winfield sigarası içen,Birayı seviyor.
· Mavi evin yanında Norveçli oturuyor.
· Alman Rothmans sigarası içiyor.
· Marlboro içenin komşusu sadece Su içiyor. 
Einstain bunu son Yüzyılda yazmıştır ve iddia etmiştir ki 
Dünya İnsanlarının 99% i bunu çözemez.

 SİZE VE BUNU ÇÖZMEK İSTEYEN HERKESE BOL ŞANSLAR
buyrun :):)
-------------------------------------------------------------------------
EVİN RENGİ : ?
-------------------------------------------------------------------------
UYRUK  : ?
-------------------------------------------------------------------------
SİGARA  : ?
-------------------------------------------------------------------------
İÇECEK  : ?
-------------------------------------------------------------------------
HAYVAN  : ?
-------------------------------------------------------------------------



algıda seçicilik



Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi
srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş.Çnükü
kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.

Düzgün Okudunuz mu ? Enteresan Değil mi ?:)

21 Haziran 2012 Perşembe

Başka türlü olsaydı daha iyi olurdu tabi.


Başka türlü olsaydı daha iyi olurdu tabi.
Mesela sen daha düzgün durabılseydın karşımda, insaniyetsiz tarafının dirilişine izin vermeseydin.
Ya da madem oyun oynuyorduk; hazır sen rolüne kaptırmışken bu kadar kendini, perdeler kapanmadan son bir kez hayran bıraksaydın beni kendine..
Öyle ki ; bende alkışlarla uğurlasaydım... seni; hayal kırıklığıyla değil..

Yarınımda DeğiL Dünde KaLırsın..



ßu kadar üzersen sen ßeni ßöLe 
yarınımda değiL dünde kaLırsın.. 
Herqün aqLaTırsan kırarsan ßeni 
qözümden dü$tüqün yerde kaLırsın.. 
haßersiz sessizce çeker qiderim , 
uyanır uykundan donakaLırsın.. 
ßir weda mekTußu ßiLe ßırakmam, 
suçun qünahınLa kaLakaLırsın.. 

10 Haziran 2012 Pazar

"Her hata bir ders,ne hata biter ne ders"


"Her hata bir ders,ne hata biter ne ders" 
Her şeyin değiştiği bir hayatta,yalnızca senin durağan kalmanı beklemek haksızlıktı belki de..Ama kabullenemiyor işte insan..Sevdiğim halinle kal istedim..Onca yıl görmesem de yüzüme yansıyan suretini,bir kez baktığımda gözbebeklerimle görmek istedim..Bir adım değil,tek bir lafım kadar uzak ol diye bekledim..Hani hep derdim ya ne yıllar ne yollar diye..Şimdi diyorum ki; hem yıllar hem yollar..
Sen gittiğinde nasıl ağlamıştım hatırlıyor musun? Seninle gelmek,tanımadığın bir dünyada yanında olmak içindi her şey..Adına ödüllü yazılar yazmıştım..Sen gittin..Ben tökezledim..Ve en önemlisi ben seni hep özledim..
Hep aynı yerindeydin,sen bunu hiç bilemedin..Şimdi mi? Şimdi..Yıllardır dolduramam sandığım,doldurmaktan korktuğum o sıcacık,ısıttığın yerin,yalnızca bulunduğu yeri değil tüm bedenimi ısıtan birine ait..
Sitem değil inan..Yalnızca, yok artık kendini kandıran..
Her insan bir an gelir kendini aşar,unutma ki,boş bardak da birgün taşar...
Aşk acısı değil bu,dost kazığı..
İnanması zor olan bir çıkmaza sürükleyen sen..O çıkmazda seni bulmayı ümit eden ben..İşte böyle bitti bu serüven..
Gönderen ve gönderilen.."Bir Dost"
Vesselam.

İçini Dök.

Kafamı okşamayacak ve gözyaşlarıma dokunmayacak olmasına rağmen,
ağzımı doldurarak adını çağırmak istediğim adama. Sana değil.
Satır sonuna sığmayan son hece kadar yersiz yurtsuzum. Dahil olamadım hayatına. Sıkıştırsaydın keşke biraz harfleri. Çağırsan gelirdim. Güzel bir cümle kurardık belki.Hem başlık da bulurduk, büyük harfli. Söylenenler kötü olmasaydı beklemezdim bir dakika, gelirdim. Artık olmaz. Ölmek ne demek hiç öğrenmek ister miydim. Nefesim içime sinmiyor, aklımda sen olmayınca. Gururu kafaya takacağım ama özlemekten önümü bile göremiyorum ki. Ortalık toz duman. Göndermelerin ağzı burnu kırık. Utanmadan “içini dök” diyor, kulaklığımdaki adam. “Döktük de ne oldu?” diyemiyorum tabii. İstemek ve sevmek ardışıktır. Ama hangisi önce gelir bilemezsin. Öncelik önemli sayılmaz. Yaşamak isteseydin severdin birçok şeyi ya da sevsen isterdin birçok şeyi yaşamak. Ben istedim. Tam sevecektim ki seni, istemediğini söylediler. Belki seviyordur diyemedim tabii. Bir kadına onu istemediğini söylemenin çok yolu vardır ama onu sevmediğini söylemenin yolla hiçbir ilgisi yoktur. Ben o an bir liste yapmaya başladım sana dair. Unutmak kolay olur sandım, her maddenin üstünü çizerim ve biter sandım. Liste önümde ama kalem oynatamıyorum. “Sevmek değil ama sevmek istemek böyle bir şeymiş demek ki.” diyebiliyorum sadece. Bu da bir madde olsaydı bunun da üzerini çizemezdim herhalde. Bir dizide gördüm, adam kadına “Bana yanlış yapmış olman sorun değil, beni yanlış tanıman sorun.” dedi. Sonra da vurdu kadını. Bu cümle benim maddelerimin özeti gibiydi. Ama böyle şeyler sadece filmlerde olur.

9 Haziran 2012 Cumartesi

Zarif insan kime denir?


Zarafet kelimesinin içini doldurabilecek özellikler nelerdir? Acaba hiç düşündünüz mü, zarif insan kime denir?Zarif kelimesi zarf kelimesi ile aynı köktendir. Zarf, “içine bir şey konulan kap” anlamını taşır. Mektup zarfı gibi.

O halde zarif insan da, “içinde latif ve hoş şeyler bulunan kişi” anlamına gelecektir. Soru şu: Zarafetin içini dolduran bu latif ve hoş şeyler acaba nelerdir?!..
Zarif olmanın ilk şartı hiç şüphesiz nazik olmaktır. Nazik olmanın ilk şartı da hatayı kendinde aramak. Konfüçyüs, insaniyeti tanımlarken “Kendine hakim olmak ve nezaketli olmak.” der. Bu bir bakıma zarafetin de tanımıdır. Çünki zarif kişi hiç kimseye zararı dokunmayan, bilakis kendisinden çevresine güzellik ve iyilik yansıyan kişidir. Zarafeti olmayan, nezaketle terbiye edilmeyen bütün varlıklar, gitgide canavarlaşır. O halde zarafet haddi aşmamak da demektir. Haddi aşan her şey çevresine zarar verir çünki.

Rüzgar, saba yeli yahut meltem iken güzeldir de haddini aşıp şiddetlenince fırtınaya, boraya, kasırgaya durur. Dalgalar belli bir ahenkle sahile vururken hoşa gider de şiddetini artırınca çevresini yıkmaya başlar. Sevgi belli ölçülerde erdemdir de haddi aşınca adı aşk olur, cinnete varır. Yerinde bir öfke edep içindir de haddi aşınca insanı katil eder. Şakanın normali nükte ve mizahtır; ama aşırısı maskaralık olur. Velhasıl zarafet bir itidaldir. Hani mevsimler içinde bahar gibi. Kış ve yaz haddi aşan hava şartlarıyla vardır; ama baharda sıcak ile soğuğun, gece ile gündüzün, belki tabiattaki ölüm ile canlılığın eşit ve dengeli olduğu görülür. Bunun insan ruhuna yansıması da aslında insanın itidali, fıtratın en beğenilen yüzüdür. İnsan ruhu iyilik ve güzellik ile gerçek kimliğine kavuştuğuna göre, bir bahar zarafeti de insana en uygun olan tavrı sunar. Ne buyrulduğunu biliriz: “İşlerin hayırlısı, orta hallice olanıdır. “Bu düstur, derinine bakıldığında, aşırılıktan kaçmaktan öte zarafeti bize telkin etmektedir.
Her tavrın bir zarafeti vardır. Oturmanın, kalkmanın, iş görmenin, eşyaya bakmanın, sosyal ilişkilerin, çalışmanın, dinlemenin ve tabii söz söylemenin… Gönüllerdeki zarafet dışa yansıdıkça hayat güzelleşir ve kalite kazanır. Söz gelimi sanat eserleri ancak zarif bir duyuş, zarif bir bakış ile ortaya çıkabilir. Sözün zarafeti şiir, rengin zarafeti resim, taşın zarafeti mimari, sesin zarafeti beste olarak dışa yansıdığı vakit eşya da zarafet kazanır ve sanat olur. O halde sanatın kullandığı yöntem, baştan başa bir zarafetten ibarettir. Ortaya çıkan şey edepten sıyrılmış olsa bile yöntemin zarafetine halel getirmez.
Eşyanın zarafeti insanın ona yüklediği anlam ile ölçülür. Çivi, iğne, çengel, giyotin, mengene, kerpeten vb. eşya bir zindanda da bulunabilir, bir ciltevinde de. Zindanda aynı eşya ile işkence yapılır ama ciltevinde onlar bir sanat eseri için vardır. Yani birisi nezaket ve zarafet adına kullanılır, diğeri nezaketsizlik ve zulüm adına. Birinden estetik, diğerinden kötülük çıkar. Bunlardan ilki insan tabiatına uygun olan, diğeri onu insanlıktan çıkaran tavırlar olduğuna göre insanlığın da ölçüsü zarafete vabeste kalır. İnsaniyetli olmak demek, önce zarif olmak demektir.
Zarif kişide bulunması gereken özellikler arasında yüzün aydınlığı, vücut ve elbisenin temizliği, güzel koku sürünme, görünümün iç açıcı oluşu, konuşmanın düzgün ve akıcılığı, fikirlerin mantık ve akıl çerçevesinde olması, müstehcenlikten kaçınma ve pis şeylerden uzaklaşma gibi özellikler vardır.* Buna gülümseme, kararlılık, samimiyet, tek yüzlülük, sevgi, takdir hissi vs. de eklenebilir. Ama bizce hepsinden önemlisi sözün güzel olmasıdır. Sözün güzel olmasından kasıt, onu düzgün ve akıcı ifade etmekten, süslemekten ziyade içinin dolu olması, değerli bir fikri ifade etmesi, yüksek anlamlar taşıması, yapıcı olması, gönül almasıdır. Yerinde bir teşekkür, uygun bir selamlaşma, gerektiğinde özür dileyiş, takdir ve sevgiyi ifade gibi. Bunlar yoksa mutluluk yoktur çünki. Yani ki söz, candan ibarettir. Ve canın tek gıdası zarafettir.

ISKENDER PALA

8 Haziran 2012 Cuma

ßen büyüyünce mutlu olacağım



ßen büyüyünce mutlu olacağım 

eski velilerimden biri çocuğunda aşırı sinirlilik olduğunu ders çalışmadığını söyledi.
"bir konuşsan" dedi.
rehberlik servisi ile görüşmesini söyledim.
görüşmüşler. "bir şey değişmedi, rehber öğretmene de bir şey anlatmamış n'olur bir konuşuversen"
deyince çocukla iki gün görüştük..
çıkan sonuç aslında çokça rastladığımız türden
çocuk sınavlarda birinci.aslında dersler açısından hiç bi problem yok.
anne "ben okuyamadım çocuklarım okusun" der hep.
insanların çocuklarıyla yaptığı en büyük hatalar ya çok ilgisiz olmak ya da çok ilgiliyim zannedip çocuğun hayatını zindana çevirmek.
bu gruptaki en tehlikeli sınıfta kendini bilgili olarak görüp müfettiş edası ile etrafta dolanıp kusur arayanlar.
asıl maksat "çocuk için ne yapabiliriz" değildir . neyse bu konuya girmeyelim
çocuğumuzun problemi annenin farkında olmadan
"eğer başarılı olursan seni seviyorum" mesajını vermesi.
çocuk evde resim yapıyor "güzel oldu mu ? " diyor
"evet" diyorlar
ama çocuk ikna olmuyor tekrar tekrar yapıyor yırtıyor vb..
"en iyi ben olmalıyım" diye çabalıyor.
sınıfında örnek öğrenci ama içte fırtınalar kopuyor.
anne "ben çocuğuma sevgimi sık sık ifade ediyorum benimle ilgili değil " dedi.
bazı mesajların sözsüz verildiğini açıklamak uzun sürdü.
"çocuğun mutlu mu olası önemli başarılı mı olması önemli ?
başarıyı zaten mutlu olmak için istemiyor muyuz ? "
anne şöyle bir düşündü yarım yamalak cevap verdi
durumun beni aştığını uzman yardımı gerektiğini söyledim.
fakat annenin beni yeterince anladığını sanmıyorum.
önemli olan çocuğun ders başarısı düşmesin.
uzak mı geldi. çok uzak değil aslında....
bazen hepimiz yapıyoruz.
bazen hedeflediğimiz şeyleri niçin istediğimizi unutuyoruz.
hedefimiz her şeyin önüne geçiyor.
kendimizi, çevremizi harap edebiliyoruz.
yaşamdaki her şeyi dünya ve ahiret mutluluğu için yapmıyor muyuz ?
hiç bir anne mutlaka çocuğunun mutsuz başarısız olmasını istemez .
fakat asıl hedefi kaçırmamak lazım
dünyadaki zamanımız kısıtlı asıl hedef vaktimizi verimli, hayırlı geçirmek.
iyi insan olmak iyi insanlar yetiştirmek...

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Ah kalbim !


kalbim ..!
yine mi bitkin
ve yaralı
dönüşlerdesin ?

gözlerinin ufkunda tedirgin bir telaş,
ve nefesin takatsiz bir sonrakine
tıpkı yeniden kafesine girmek için çırpınan,
küçük ve ürkmüş bir kuş gibisin …

çok mu yaktılar canını senin dışarıda ?
sert mi çarptı kanatların taştan duvarlarına ?
ve hep mi eksik sevdiler seni ?
haklısın..haklısın
hayat kırıcıdır... !
ve haklısın..haklısın
insanlar kıyıcıdır... !

24 Mayıs 2012 Perşembe

Kaçırma gözlerini hayattan..



Kaçırma gözlerini hayattan. Hep hayatın içinde olsun bakışların. Hep kendi içinde. Baktığın kadar varsın
bu hayatta. Hatta sadece bakmakla da yetinme. Görmen de lazım. Görüp te bilmen, bilip te sevmen lazım. Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde.
Bir nefeslik molaları çok görme kendine. Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın, sakın pes etme. Çekil kendi kabuğuna bir süre. Sadece içine bak. Kendi aydınlığın senin içinde. Ara ve bul. Gerçeğin düşlerle bölünmesine, düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.
PAULO COELHO

Evreni ögrendim.



Evreni ögrendim.
Sonra evreni aydinlatmanin yollarini ögrendim.
Sonunda evreni aydinlatabilmek için önce çevreni aydinlatabilmek gerektigini ögrendim.

Mana ßakımından...




Mana bakımından sonbahar
nefis ve hevestir.

Akıl ve can ise
cana can katan baharın ta kendisidir.